Kendinize gelin, parayı veren vekil oluyor, parayı veren partinin sahibi oluyor, parayı veren kendini liste başı yapıyor, parayı veren partide ve ülkede diktatörlük kuruyor, parayı veren partiyi kullanıp güç ve itibar üretiyor, parayı veren siyaseti yönetiyor!
Kendinize gelin, milleti yok sayan ‘para babalarına’ ‘holdinglere’ ‘patronlara’ ‘tarikatlara’ şaibeli kara paraya karşı onların dizayn ettiği medyada savaşamazsınız!
Patron gazeteleri ve medyasıyla çürümüşlükten ve tıkanmışlıktan kurtulmak mümkün değildir!
Patronlar ve holdingler ve işbirlikçisi siyasetçiler nefes aldırmaz size, adam yerine koymaz, ne kişiliğinizi ne tarihinizi ne değerlerinizi!
Kendi kararınızla içinizden gelen memleket aşkıyla vatansever tek bir adayı dahi çok görürler size, aşağılarlar ve yıpratırlar ve iftira atarlar ve mahkemelerle tehdit edip dünyayı dar ederler size!
Kendinize gelin, müteahhitlerin ve şaibeli servetlerin karargahı olmuş kadro yapısıyla, vahşi kapitalizme ve vahşi İslamcılığa ve vahşi göç istilasına ve suyumuzu toprağımızı zeytini ağacımızı derelerimizi kirleten vahşi şirketlere ve emperyalizme karşı savaşamazsınız!
Ne yani paramız yok diye ‘siyaset’ yapamayacak mıyız?
Delirdiniz mi siz!
Elimizde PKK’nın uyuşturucu parası yok diye üzülecek miyiz?
Lütfü Türkkan ve Binali Yıldırım gibi şaibeli servet sahipleri yok diye siyaset yapamayacak milli kararlar alamayacak mıyız?
Kendinize gelin, yandaş medyayı fonlayan beşli çetelerimiz yok diye küsüp bir kenara mı çekileceğiz!
Kendinize gelin paranın gücü ancak tezgah ve kumpas ve operasyon düzenleyerek sizlerin direncini kırıp un ufak toz duman edip sizi çaresizce kilitler!
Arkamızda patronlar yabancı fonlar yok diye oturup ağlayacak mıyız?
Bir zamanlar Aydın Doğanlar vardı ne oldu?
Önce Fetö’nün kucağına sonra AKP’ye nicesi teslim oldu! Bir Radikal gazetesi vardı etnik milliyetçiliği siyaseten resmileştirip meşrulaştıran, ne oldu?
Uzanlarınız vardı Koçlar’ınız Sabancılar’ınız vardı, ne oldu, Fetö ve İslamcılar geldi ve hepsinin işini bitirdi! Paralı Sarıgül Erzincan’dan vekil oldu toprağı siyanürle zehirleyen Amerikan şirketine tek lafını duydunuz mu?
Kurulu parti liderleri ‘kasa’ olmuş, mahrem bir kasa, kimden ne alıyor kim niye veriyor, bilen yok!
Lidere yanaşmak vekil olmak için akan paraların hesabını kitabını bilen bu fırıldak dümenlerin dibini bilen var mı?
Gizli kasalar liderlerin gizli hazineleri ve bu denetimsiz kontrolsüz şaibeli ve karanlık ‘parasal’ güçle liderliklerini diktatörleştiriyor ve istediklerini vekil seçiyorlar dayatılan bölücü politikalara boyun eğiyor bir de seçmenlerini bu bölücü siyasete ikna etmeye çalışarak!
Parayı ele geçirenler siyaseti biz yaparız siz de eli kolu bağlı zavallı kullar kölelersiniz diyor!
Kendinize gelin, siyasete ve medyaya akıtılan bu gizli şaibeli karanlık servetlerden memlekete bir hayır gelmez, gelmedi, üniversiteye giden bir gencin maliyeti yılda ikiyüz bin liraları geçmiş, üniversiteyi bitirse de milyonlarca genç enerji evinde oturuyor, holdingler ve tarikatların köpeği olmadan da işe girebilmesi yerinden kımıldaması mümkün değil, ışık yok ışık!
Bu şaibeli haksız servetler hep kendi isimlerini ve adaylarını her seçimde size dayatacak sizi yine tıpış tıpışçı yapacaklar ya da tarikatçılarına saraylarına köle!
Kendinize gelin!
Bu ‘kirli’ siyaseti değiştirmek bu ‘para kaynaklarının’ karşısına çıkmak artık vatan borcudur!
Bu kirli siyaseti değiştirmek için genç bir kadro ve tavizsiz bir program ve kendi alın teri kendi emeği kendi imkanlarıyla sıfırdan bir başlangıç şarttır!
Parayı basan ipleri tutuyor ve siyaseti kukla gibi oynatıyor!
İşte inim inim inleyerek acılar feryatlar içinde yaşıyorsunuz ve fare gibi kapana sıkışmışsınız.
Ya şaibeli kara paraya ya istihbarat oyunlarına ya yabancı fonlara teşne olmuş satın alınmış bu siyasetten çıkmanın imkansız olduğunu artık siz de nihayet öğrenmiş hayata ve memlekete küsmüşsünüz!
Kendinize gelin, arkası bilinmeyen bu karanlık eller hepimize ya kendi kuklalarını dayatıyor ya da hepimize ‘başka yol yok’ deyip ‘çaresizliğe’ mahküm ediyor!
Kendinize gelin, kara paranın şaibenin karanlık servetlerin ele geçirdiği bu siyaset ve medya düzeninden çıkış yok! Ve ‘hep yenileceksiniz’ ve size ‘yine yenilin’ ‘bir daha yenilin’, ‘yenile yenile büyüyeceksiniz’ gibi köleliğe övgü köleliğine tapınan aptalca laflarını teselli diye size ezberletecekler!
Kendinize gelin, yenile yenile küçülürsünüz, bitersiniz, canınız çıkar, mecaliniz haliniz kalmaz, yenile yenile medyanız elinizden çıkar, anayasanız çıkar, toprağınız suyunuz ormanlarınız çıkar, topraklarınız yabancılara satılır, yenile yenile bir memleket elinizden çıkıp sarayın ve şaibeli servetlerin nüfusuna tapusuna giriverir, girmedi mi?
Ey millet aklınızı başınıza alın, beş-altı bin 50 liralık aboneyle onlarca yerin kirasını ödemek, toplantı ve konferans masraflarını çıkartmak mümkün!
Parayı basan patronlar, madenden, doğal gazdan, kamu özel şirketlerine, bankalara kredilere teşviklere ve dokunulmazlıklara kadar iktidara yanaşıp satın alıyorlar!
Ve Türk Milletini açlıkla kırbaçlayıp teslim alıyorlar ve bu kısır döngü sittin senedir aynı umutsuzlukla devran ediyor ve ama en tepedeki 100 firmanın keyfi yüz yıldır yerinde ve her devrin her holdingin paralı köpeği olmuş beşyüzbin liralık rolex saat üçyüzbin liralık ayakkabı giymeyi marifet sanan tezgâhçı çakal kalkmış şu anda hala ‘muhalif’ kitlelerin sözcüsü olabiliyor!
Türk Milleti ve Cumhuriyet küçülüp yok oldukça onlar hep büyüyor Londra’da kendilerine sokak satın alıyorlar!
Kendi karları rantlarıyla memleketi dini satın alıyorlar, kendi isim ve markalarını ve egolarını vatandan dinden memleketten üstün görüyorlar, derebeylik ve diktatörlük kuruyorlar, kurdular!
Bin dairesi olan laz müteahhiti İstanbul’a başkan yaptınız onun da ilk işi beşli çeteye sarılmak oldu! Parayla ahım şahım güya şöhretli gazeteciler satın alınıyor! Para sahipleri ‘derebeylik’ taslıyor! İstedikleri ormana sahile yaylaya el koyuyorlar! Para sahipleri holdingler ve tarikatlar para ve saltanatlarıyla ‘dokunulmazlık’ ilan edip suçlardan hırsızlıklardan kurtuluyorlar, yetmedi satın aldıkları gazetecilerle bir de kendilerine kahramanlık övgüleri yazdırtıyorlar!
Kendinize gelin, soyulup soğana çevrilen ah’ından başka sermayesi kalmamış Türk Milleti’ni düşünen dert eden kaldı mı?
Parayı bu kadar büyütmeyin, elli lirallık aboneyle bina ve konferans giderlerini karşılamak mümkün! Greenpeace Japon denizcilerin devasa donanmalarına karşı nasıl mücadele ediyor, dünyanın her yerinden sürekliliği olan 1 dolarlık bağışlarla gemiler satın aldı ve dünyanın en büyük sivil gücünü inşa ettiler, 1 dolarla! Dayanışma para’dan büyüktür!
İdealist tavizsiz vatanseverlerin yan yana gelebilmesi holdinglerden ve medyasından büyüktür!
Değişim böyle olur, para babalarını red edeceksin, kaliteli okullarda okumuş ve itilmiş dışlanmış genç aydınları öne çıkartacak ve kamucu programlara inanmış halkın çocuklarına, toplanma, tanışma, bir araya gelme ve siyaset yapma şansı vereceksin!
Kırk yıldır 10 bin dolar maaş alan gazetecilerin vardı da ne oldu, Uğur Dündarlar’ın Tuncay Özkanlar’ın nicesinin servetleri var da ne oldu, holdinglerin ve patronların parlatıp cilaladığı sanatçılarınız var da ne oldu? İstisnasız hepsi Ege’de bir köye çekilip hayatlarının nihai ve tek amacı kendilerine villa yapmakla ve her seçim dönemi ‘dayatılan’ adayları parlatmakla meşguller!
Kapitalizm herkesi ‘kolay’ kazanmakla ‘kolay’ yapmakla ‘kolay’ köşeyi dönmekle köpekleştirdi!
Kendinize gelin, ‘kolay’ yoktur, emek çaba mücadele ve sansür ve dışlamalara rağmen inatla dişinle tırnağınla çalışıp mesleğinde maharet sahibi olmak vardır!
Paraya patrona holdinglere bağlı partiler ve medyayla bağımsız siyaset yapılamaz!
Patrona bağlı yapılarla milli refleks milli direnç örgütlenemez!
İşte patrona bağlı ‘muhalefetiniz’ seçim öncesi Babacanlar’ı Davutoğlu’ları beş para etmez çöpleri ekranlarında parlatıp cilalamadı mı?
Sevr’e karşı savaşan kurucu kahramanların kurduğu CHP şimdi Sevr’i imzalayanların partisi haline gelmedi mi?
Kendinize gelin ‘patronların’ şaibeli ve karanlık servetlerin nüfuzuna girmiş ‘siyasetle’ işte buraya kadar, partileriniz ormanlarınız cumhuriyetiniz ve anayasanız ve toprağınız son kuruşuna kadar elinizden alındı, jandarma, feryat etmenize bile tahammül etmeyip yaka paça sürükleyip kodese tıkıyor!
Yüzyıl önce kurucu kadro CHP’yi tepeden kurmak zorundaydı ve ama İstiklal Savaşı’nda her evden tekalifi milliye yasasıyla bir çift çorap mintan alarak!
Bugün aynı şekilde dört-beş bin kişiden 50 liralık aboneyle kiralarınızı ve konferans masraflarınızı yani bağımsız bir siyaset şansınız var, ki, youtube kanalından 50 liralık abone çağrımız hedefinin yarısına bir günde ulaştı!
Değişim budur, efsanedeki gibi, kuşların üstüne demir ağ atılmış ve kuşlar demir ağdan kurtulamıyorlar, içlerinden biri arkadaşlar hep birlikte kanat çırparsak demir ağdan kurtulabiliriz diyor, hep birlikte demir ağdan kurtulmak mümkün! İşte Veryansın TV yıllardır tavizsiz eyvallahsız bağımsız yayın yapıyor!
O holdingler ve tarikatlar ve o karanlık paralar Türk Milleti’nin bütün değerlerini çürüttü ve diktatörlükten daha beter çaresizlik öğretti!
O kara paraların o patronların partileri bu kriz ekonomisinden bu milli güvenlik endişelerinden tüm dünyada çıkamıyor, hiçbir yerde ve zamanda çıkamadı!
Göreceksiniz ve görmektesiniz kendi toprağına ve insanına güvenen ve dışlanan ve görmezden gelinen ve siyasi hesaba hiç katmadıkları halkın çocukları, gümbür gümbür eyvallahsız başları dik ezilmeden aşağılanmadan yok sayılmadan, bağımsız siyaset için yola çıktılar!
Parayı veren Anayasayı değiştirecek, ülkeyi satın alacak, milli egemenlik haklarımızı elimizden alacak ve biz susacağız!
Allah yazdıysa bozsun, hiç mümkün değil, var gücümüzle canımızla kanımızla buradayız!
O satılmış işbirlikçi para babalarına aşağıladıkları arkalarını iktidara verip tehdit edip elinden yaylalarını köylerini sahillerini Cumhuriyet kazanımlarını aldıkları Türk Milleti’nin çocukları yedi sülalelerine alayına haddini bildirecek!
Şehid kanı ve memleket ve İstiklal Harbi ve Milli Egemenlik haklarımız ‘parayla’ satın alınamaz düsturu kafalarına çakılacak!
Kendinize gelin, para aşkı, rantı, şehveti ve iştahı ve paraya tapınma, suyu, havayı, toprağı ve insanlık’ı yok ediyor!
Ve bir gezegen olarak dünyamız var olma-yok olma bir dönüm noktası yaşıyor!
Birbirine sarılmaktan ve dayanışmadan daha sağlam bir güç yoktur!
Milli bir cephe, milli bir duvar, milli bir set, milli bir refleks, milli bir direniş, milli bir mücadele için, kimseye muhtaç olmadan Milli egemenlik ve Cumhuriyet kazanımları ve kardeşçe bölüşüm değerleri ve kamucu politikalarla birbirimize sarılmaktan başka yol yoktur!
Memleket denen şey holdinglerin patronların kodamanların borsa zenginlerinin kulu kölesi av sahası oyun sahası ve şaibeli kara paralarıyla itibar devşirdikleri ve özel garsoniyerleri hiç değildir!
Bu devran böyle dönemez, memleket adına beka kararlarını holdingler patronlar kodamanlar ve tarikatçılar ve onların işbirlikçisi köpek siyasetçiler alamaz!
Memleket, kalbi, ruhu, neşesi, kardeşliği, aşkı olmayan para’nın derebeylerine diktatörlüğüne teslim edilemez!
Tüm dünyada dün ve bugün insanların kardeşliği ve özgürlüğünden daha yüksek daha acil daha kutsal bir ‘gaye’ olamaz!
İnsan parayla değil bir başkasına sarılmadan bir başkası için fedakarlık yapmadan kendini güvende hissedemez! İlk sarılacağımız insanlar bizler gibi canı yanan kahrolan memleket evlatlarıdır!
İnsan ancak bir başkasına sarılarak koşabilir, sıçrayabilir, yükselebilir ve duvarları aşabilir, insan ancak kardeşliğiyle neşelenir ve coşar ve kırbaçtan ve kölelikten kurtulur!
İnsan ancak red ederek itiraz ederek isyan ederek direnerek ayağa kalkarak yanyana gelerek milli varlığı ve onurunu koruyabilir!
İnsan ancak bir başkasının kollarını yüreğini koruyuculuğunu yumuşak dilini hissettikçe kendine ve memleketine güvenir ve toplumlar ve medeniyetler böyle yükselir!
Birbirimize sarılarak ancak ferahlayabiliriz!
Kendinize gelin, Sevr’i imzalayanların ittifakına gidip oy vermek zorunda kaldınız ve bugün insan içine çıkacak heyecanınız kalmadı ve hala akıllanmadınız mı?
Parayla tutulmuş yandaş tröller İmamoğlu’nun trölleri Kılıçdaroğlu’nun trölleri Tayyip’in trölleri şeytanca ve satılmış birbirleriyle sosyal medyada dalaşmasını ‘siyaset’ sandınız!
Kendinize gelin, Cumhuriyet gazetesi, Halk TV ve Sözcü ve yazarları Sevr’i imzalayanları cilalayıp parlatıp önünüze koyup dayattı ve şimdi ruhsuz bitik haldesiniz, kişiliğinizi inşa edecek argümanınız hevesiniz ve sözüne güvenebileceğiniz yazarınız hiç kalmadı!
Kendinize gelin, bizi, yan yana gelmiş kardeşliğimiz ve kardeşliğimizle yükselen milli egemenliğimizden başka hiçbir şey ‘teskin’ edemez!
Parayla satın alınmış sözde yazarlara ve partilerine ve holdinglerine meze olacak kadar lüksümüz hiç yok dedik ve tröller sizleri kudurtup kafayı sıyırtıp bizlere saldırttı, işte o trölleriniz şimdi Ege sahillerinde hiçbir şey olmamış gibi .aşak kebabı yapıp serinliyorlar!
Ve bu saatten sonra, parçalanmış ve istila edilmiş ve yağmalanmış ve işgal edilmiş bu siyaset ve hukuk düzeninde İstiklal Savaşımız ve Milli Egemenliğimizin bağımsız ve eyvallahsız kahraman naralarını haykırışlarını duymayanlarla hiç ama hiç, işimiz hiç olmaz, bu işbirlikçilerle soytarılarla defterimiz kapanmıştır! Adları divanı harbe ve İstiklal Mahkemelerine yazılmıştır!
Her seçim dönemi tepe taklak düşmek soyulmak yazarları ve siyasileri tarafından kandırılmak iflahı kesilmek ve iflas edip bitkin düşmekten ve bu satırlardaki çığlığımızı duyamayacak kadar yorulmaktan bıkmadınız mı?
Tüm dünyada dün ve bugün insanların kardeşliği ve özgürlüğünden daha yüksek daha acil daha kutsal bir ‘gaye’ olamaz!
İnsan paraya değil bir başkasına sarılmadan bir başkası için fedakarlık yapmadan kendini güvende hissedemez!
İnsan ancak bir başkasına sarılarak koşabilir, sıçrayabilir, yükselebilir ve duvarları aşabilir, insan ancak kardeşliğiyle neşelenir ve coşar ve kırbaçtan ve kölelikten kurtulur!
İnsan ancak bir başkasının kollarını yüreğini koruyuculuğunu yumuşak dilini hissettikçe kendine ve memleketine güvenir!
Holdinglerin ve tarikatçıların ve şaibeli servetlerin ve trollerinin her seçim döneminde oyununa gelip tuzağına kumpasına düşebilecek kadar düşük zekada zavallı insanlardan ne memlekete ne kendisine bir hayır gelmez!